Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) Ergene Nehri Çorlu Deresi kenarında bir açıklama yaparak, “Kanser olmak, ölmek istemiyoruz” dedi.
Ergene Nehri zehir saçmaya devam ederken, hem siyasi partiler, hem STK’lar Ergene Nehri’nin kenarında açıklama yapmaya devam ediyor. Onlarca kez açıklama yapılan Ergene Nehri’nin kenarında bu kez de LÖSEV açıklama yaptı. Ergene Nehri’nin kenarında yapılan açıklamaya İzmir, Balıkesir, Bursa Ankara ve Eskişehir illerinden katılım oldu. Yaklaşık 300 kişinin bir araya geldiği basın açıklamasını grup adına Lösev Genel Koordinatörü Hülya Ünver yaptı.
BİR ARAYA GELMELİ ÖNLEM ALMALIYIZ
“LÖSEV Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı olarak yıllardır çözülmeyen, Türkiye’nin kanayan yarası, Ergene Havzası kirliliğine umuyoruz ki son kez dikkat çekmek için buradayız” diyen Hülya Ünver, “Türkiye’nin en bereketli tarım topraklarından Ergene Havzası yıllardır ağır metal, kimyasal ve evsel atık kirliliği ile mücadele ediyor. Ülkemiz için çok önemli ve kıymetli bu toprakların kanser saçıyor olması hepimiz için üzücü ve endişe vericidir. Daha fazla geç kalmadan derhal biraraya gelmeli ve önlem almalıyız. Ergene, yıllar önce pırıl pırıl yüzülen bir nehirken şu anda içinde hiç bir canlının varlığını sürdüremediği kontrolsüz bir atık kanalına dönüşmüş durumda. Bu nehirden balık yiyenin ve buradaki tarlada yetişen pirinçten pilav yiyenin kanser olduğu bir ülke burası. Suyumuzdan sofralarımıza gelen bu zehire dur demek için şimdi mücadeleyi sonuçlandırma, hep birlikte haykırma zamanı kanser olmak ve ölmek istemiyoruz” dedi.
ÜLKEMİZDE HER YIL 250 BİNDEN FAZLA KİŞİYE YENİ KANSER TANISI KONUYOR
Konuşmasını sürdüren LÖSEV Genel Koordinatörü Hülya Ünver, “Yapılan tüm bilimsel araştırmalar gösteriyor ki buradaki Nikel ve kadmiyum oranları tarım için uygun değildir, Balıklardaki kurşun ve çinko miktarları kabul edilebilir değerlerin çok üzerindedir, Bölgede yetişen bitkilerdeki ağır metal düzeyleri Türk Gıda Kodeksi limitleri üstündedir, Sulama suyu ve pirinçteki ağır metal düzeyleri ileri seviyede yüksektir. Bölgede yaptığımız saha çalışmalarımızda en sık duyduğumuz cümle fabrikaların çevre mühendisi çalıştırdıkları, atıklarını kontrol ettikleri yönünde oldu. Oysa görüyoruz ki bu nehir her geçen gün, her geçen saniye daha da zift gibi akmaya devam etmektedir. Ayrıca biliyoruz ki bölgedeki ağır metal kirliliği mesane, prostat ve böbrek kanserlerine; hava kirliliği ise akciğer başta olmak üzere birçok kanser çeşidine yakalanma riskini göz ardı edilemez derecede artırmaktadır. Ülkemizde her yıl 250 binden fazla kişiye yeni kanser tanısı konuyor. Çevresel faktörlere bağlı kansere yakalanma oranı her geçen gün hızla artıyor. Kanserin önlenebilen bir hastalık olduğunun her fırsatta altını çizen LÖSEV olarak diyoruz ki her gün kanser oluyor, her gün ölüyoruz” dedi.
YETKİLİLERE SORUYORUZ, TRAKYADA SON 10 YILDA KAÇ KİŞİ KANSER OLDU
Yetkililere sormak istiyoruz - Trakya’da son 10 yılda kaç kişi kanser oldu? Kaç kişi kanser sebebi ile hayatını kaybetti? Bölgede bulunan 4000 aşkın fabrika ne sıklıkla denetlenmektedir? Bu fabrikaların sahipleri kimlerdir? Bu fabrikaların atıkları nereye dökülmekte ve bacalarında kullanılan filtre var mıdır? Eğer bu kirliliği yapan fabrika atığı değil ise kirliliğin sebebi nedir? Bu fabrikaların atıklarını artık bu nehre dökmelerini yasaklayıp yeni bir yer için alan gösterecek misiniz? Şeffaf yönetim anlayışınıza inanmak istiyor sorulara yanıtları kamu ile paylaşmanızı umuyoruz. Gelin hep birlikte bu nehri temizleyelim, kansere dur diyelim” dedi.
İMDAT ŞAHİN