“Kardeşliğimizi Büyütelim”
Çorlu Güncel

“Kardeşliğimizi Büyütelim”

  • 05 Temmuz 2024

Cansuyu Derneği Tekirdağ İl Başkanı Murat Vakitçi son günlerde Türkiye ve Suriye’de gelişen olaylarla ilgili açıklama yaptı. Vakitçi yaptığı açıklamada: kardeşliğimizi büyütelim ifadelerinde bulundu.

“Anadolu binlerce yıldır göç alan ve göç veren bir coğrafya olarak beklenilenin tam aksine bir geçiş kültür kodlarına değil güçlü, kurucu her geleni kendi potasında yok etmeden, örselemeden kendi parçası haline getiren bir derinliğe sahip oldu” diyen Murat Vakitçi, “Bu derinlik, dinginlik ve kurucu güç, göçü medeniyete evirme imkânı sağlamıştır. İşte bu tecrübe ve tarihi örneklik, modern zamanda yaşadığımız tüm göç krizleri, göçe bağlı kültür krizleri, insani dramları çözecek ya da çözümüne örneklik teşkil edecek bir tecrübedir” dedi. 

ÖZGÜN GÖÇ YAKLAŞIMI OLUŞTURMADA TARİHİ TECRÜBE 

Açıklamasını sürdüren Vakitçi, “İnsanlık tarihi sayısız göç hikâyesiyle doludur. Medeniyet tarihimiz ve bulunduğumuz coğrafya da yine sayısız göçlere şahitlik etmiştir. Bugün de milletimiz, coğrafyamız insanlık tarihinin modern zamanlarda şahitlik ettiği en büyük göçlerine şahitlik etmektedir. Coğrafyamız tarihte olduğu gibi tüm eksikleriyle beraber bu devasa göçü kucaklamış, insani olanı yapmış ve beklenilenin aksine bütün bir coğrafyada sosyolojik kriz ve buhran beklentilerini boşa çıkarmıştır. Bu insani tutum ve tavrın tarihi bir hafızası vardır. Bu hafıza bize insanlık tarihinin en muhteşem, insani, ahlaki, politik ve kültürel göç politika modelini yani tarihimizde olanı hatırlatmaktadır. Bugün dünyada ve ülkemizde uygulanan göç politikalarının büyük bir kısmı Avrupa’nın sömürge sonrası yaşadığı göçler için oluşturduğu göç politikaları, kurumları ve normlarının transfer edilmesiyle oluşmuştur. İnsani olmayan, ahlak taşımayan, insan haklarından ve yüksek erdemlerden uzak birtakım uygulamalardır. Ne yazık ki bu uygulamalar çeşitli uyarlamalar ile uygulanırken kültürel, dini, ahlaki ve hukuki krizleri derinleştirmektedir. Entegrasyon, değişim, asimilasyon, dil, modernleşme gibi kavramlarla örülü, ontolojik olarak kendini esas alan ve göç edeni edilgenleştirerek kendine benzetmeye çabalayan bir takım göç politikaları mevcut uygulamaların özeti mahiyetindedir. Dolayısıyla kendinden olmayanı kendileştirdikçe başarılı olduğunu düşünen göç politikası hem sorunlu hem de gayri insanidir. Hâlbuki tarihimiz oldukça ayrıntılı bir şekilde bir göç kültürüne ve modeline sahiptir. Bu model, değiştirmeyen, dönüştürmeyen, örselemeyen, asimile etmeyen, kendine benzetmek adına entegrasyon dayatmayan fakat kültür, inanç, milli hedef, insani değerler ve yüksek erdemlerde birlikte eriyen, birlikte yeni bir var oluş hikayesi yazan ve yine birlikteliğini bir insan, mekan ve zaman tasavvurunu evirmeyi başaran bir modeldir” dedi. 

KAYSERİ’DE VE SURİYE’NİN KUZEYİNDE YAŞANANAN HADİSELER ACI VEREN OLAYLARDIR

Aziz Milletimiz; Bu tarihi tecrübe ve ontolojik yaklaşım ışığında, ülkemizde sürdürülen göç tartışmaları, esası ve esasa dair olanı ıskalayan bir tartışmadır. Hem biçimsel, kurumsal veya yapısal tartışmalar hem Kültürel, ahlaki, eğitim ve siyaset gibi muhteva tartışmaları yeni bir özgün model, felsefi yaklaşım ya da yöntem belirlemeksizin yürütülen yüzeysel gündelik planlamaları içermektedir. Bu da ülkemizin hem milli güvenliğini tehdit ederken, hem de göç ve göçmenler konusunda kültürel, siyasi, ekonomik ve yapısal olarak derinlikli bir sistem kurmamıza engel olmaktadır. Bu yaklaşımla bu günlerde Kayseri’de başlayan ve hem Suriye’nin kuzeyinde hem bazı illerimizde yaşanan hadiseler acı veren olaylardır. Suçlular için hukuk devreye girmeli ve asla toplumun cezalandırılmasının önü açılmamalıdır. Hem ülkemizde hem Suriye’nin kuzeyinde provokatörler devrededir. Güvenliğimiz, ekonomimiz, kardeşliğimiz, hedef alınmaktadır. Gazze savaşının ikinci adımı, Lübnan’da adım adım planlanırken, ırkçı olayların ve kaos planlarının devreye girmesi kuşku vericidir. 

 

Siyonizm bütün ırkçılığın merkezidir. Yaşanan bütün bu kaoslar, ABD ve Siyonizm'in bölgemizde kurmak istediği PKK/PYD devletinin ön adımlarıdır.  Ülkemizin Suriye ve göç politikası artık sadece güvenlik, ikame, sayılar ve istatistiklerle yürüyemez. Bu alanda kalıcı çözümlere yoğunlaşmak artık kaçınılmaz bir gerçektir. Geçici önlemler, bekletilen çözümler, ırkçı söylemlerin ve medya baskısıyla kararlar yönetilemez. Kalıcı, insani, onurlu ve İslami bir paradigma ile bir an evvel çözüme odaklanılmalıdır. Geçici ve reflektif göç politikası yerine inşa edici, felsefi bütünlüğü kurulmuş, kapsamlı ve sistematik kalıcı göç politikası kurmalıdır. Eğitim Müfredatından, kültür doktrinine, iskân ve ikame uygulamalarından siyasal katılıma kadar her alanda bütüncül bir göç yaklaşımını hep birlikte ortaya koyabiliriz. Göçün bakanlık, başkanlık veya herhangi bir kurumsal sistemde olmasından önce, felsefi yaklaşımı, yöntem ve paradigmasının nasılı ortaya konulmalıdır. Zira göçün bir öteki, yük, sorun veya kriz olarak görülmesiyle, yeni bir medeniyet sıçraması imkânı, ülkemizin lider ülke ve güç merkezi olmasının en büyük fırsatı olarak görülmesi arasında büyük bir paradigma farkı bulunmaktadır. Ülkemiz, tarihi, ilmi, siyasi olarak derin tecrübelere sahip büyük bir devlettir. Büyük millet olmanın ve büyük devlet olmanın gerekliliğiyle İslam Milletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır bir politikayla ülkemiz, insanlığın büyük krizler yaşadığı, batının büyük buhranlar içine girdiği bu dönemde elimizdeki bütün bu imkânları büyük bir medeniyet kurmaya dönüştürecek tecrübeye sahiptir. “Göç Güçtür” şiarıyla Hicret medeniyetinin bir parçası olarak fitne ve kaosu yok edecek şey kardeşliği büyütmektir. Yeni Bir Dünya kurma ideali, bir olmayı, kardeşliği büyütmeyi, bütün insanlık için gayret etmeyi gerekli kılar. Aziz Mlletimizi bu kardeşliği büyütmeye, fitneyi söndürmeye, Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya kurmaya olan inancımızı tazeleyip, bu ölçüde çalışmaya davet ediyorum” dedi.